Dilimizin yapısındaki nodüller sayesinde yediğimiz besinlerin tadını alabilir, yutabilir ve besinlerin ağzımızda çiğnenmesini sağlayabiliriz. Ayrıca, dil konuşmamızı sağlayan vücudumuzdaki en güçlü kastır. Dilimizde sürekli olarak acı veya rahatsızlık hissediliyorsa, sadece dil hareket ettiğinde herhangi bir acı veya rahatsızlık hissediliyorsa veya dilde renk değişiklikleri varsa, dilimiz iltihaplanmış ve dil yarası oluşmuş olabilir. Genellikle çok büyük bir önem arz etmeyen dil yaraları, bir hastalıktan ziyade hastalık belirtisi olarak bilinir. Fakat bazı nedenlerden dolayı (travma gibi) dil yaraları da olabilir. Çok nadir de olsa ağrılı ve renksiz bir dil, kanser veya AIDS gibi önemli sağlık sorunlarından dolayı da kaynaklanabilir.

Birçok kişi ağız ülseri de denilen aft (pamukçuk) adlı dil yarası hastalığına hayatının bir döneminde yakalanmaktadır. Dildeki yara küçükçe, çevresi kırmızı ve ortası beyaz renge yakın bir renkteyse büyük ihtimalle pamukçuk hastalığına yakalanmışsınızdır. Herhangi bir kanserle alakası yoktur fakat ciddi hastalıkların da belirtisi olabildiğini söylemekte fayda var. Hücrenin anatomik yapısı olarak pamukçuğun nasıl oluştuğu bilinmese de neden çıktığı bilinmektedir.

Dilimizin üzerinde vücudumuzu koruyan bir deri gibi herhangi bir koruma parçası olmadığı için dilimiz darbelere ve ısıya karşı çok hassastır. Vücudumuzun başka bir yerinde bize acı vermeyecek bir ısırık bile dilimizde yaraya ve iltihaplanmaya neden olabilmektedir. Dişleri gıcırdatmak veya dişleri kenetlemek de dil üzerinde tahriş veya baskı uygulayıp yaralara neden olabilmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz bu dört farklı dil yarasına bakteri, virüs ve mantar gibi iltihap üreten mikroorganizmalar neden olur. Sigara kullanan, şeker hastalığı veya kansızlık olan kişilerde dil yarasının görülme olasılığı daha da fazladır.